NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
439 - (1351) حدثنني
أبو الطاهر
وحرملة بن
يحيى. قالا
أخبرنا ابن
وهب. أخبرنا
يونس بن يزيد
عن ابن شهاب ؛ أن
علي بن حسين
أخبره ؛ أن
عمرو بن عثمان
بن عفان أخبره
عن أسامة بن
زيد بن حارثة
؛ أنه قال: يا
رسول الله !
أتنزل في
دارك
بمكة ؟ فقال
"وهل ترك لنا
عقيل منن رباع
أو دور ؟".وكان
عقيل ورث أبا
طالب هو
وطالب. ولم
يرثه جعفر
ولا
علي شيئا.
لأنهما كانا
مسلمين. وكان
عقيل وطالب
كافرين.
{439}
Bana Ebû't-Tâhir ile
Harmeletü'bnü Yahya rivayet ettiler, (Dedilerki): Bize İbni Vehb haber verdi.
(Dediki): Bize Yûnus b. Yezîd, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi. Ona da
Aliyyu'bnü Hüseyn, ona da Amr b. Osman b. Affân, Usâmetü'bnü'Zeyd ibni
Hârise'den naklen haber vermiş ki Usâme :
«Yâ Resûlallah!
Mekke'deki evine inecek misin? diye sormuş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
— Akîl bize ev, yer
bıraktı mı kî!? cevâbını vermiş.
Akil iîe Tâlib, Ebû
Tâlib'e mirasçı olmuş; Ca'ler ile Ali miras diye bir şey almamışlardı. Çünkü
onlar müslüman idiler. Akil ile Tâlib ise kâfir bulunuyorlardı.
440 - (1351) حدثننا
محمد بن مهران
الرازي وابن
أبي عمر وعبد
بن حميد.
جميعا عن
عبدالرزاق.
قال ابن مهران:
حدثنا
عبدالرزاق عن
معمر، عن
الزهري، عن
علي بن حسين،
عن عمرو بن
عثمان، عن
أسامة بن زيد.
قلت:
يا
رسول الله !
أين تنزل غدا
؟ وذلك في
حجته، حين
دنونا من مكة.
فقال "وهل ترك
لنا عقيل
منزلا".
{440}
Bize Muhammedü'bnü
Mihrân Er-Râzî ile îbni Ebî Ömer ve Abd b. Humeyd toptan Abdürrezzâk'tan
rivayet ettiler. İbni Mihrân (Dediki): Bize Abdürrezzâk Ma'mer'den, o da
Zührî'den, o da Aliyyu'bnü Hüseyn'den, o da Amr b. Osman'dan, o da Usâmetübnü
Zeyd'den naklen rivayet etti. (Usâme şöyle demiş) :
«Yâ Resûlallah! Yarın nereye
ineceksin? dedim. Bunu haccı esnasında Mekke'ye yaklaştığımız zaman söyledim.
Resulullah
«Akil bize ev bıraktı mı
ki!?» cevâbını verdi.
(1351) وحدثنيه
محمد بن حاتم.
حدثنا روح بن
عبادة. حدثننا
محمد بن أبي
حفصة وزمعة بن
صالح. قالا: حدثنا
ابن شهاب عن
علي بن حسين،،
عن عمرو بن
عثمان، عن
أسامة بن زيد
؛ أنه قال:
يا
رسول الله !
أين تنزل غدا،
إن شاء الله ؟
وذلك زمن
الفتح قال
"وهل ترك لنا
عقيل من منزل
؟".
{…}
Bana bu hadîsi Muhammed
b. Hatim dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh b. Ubâde rivayet etti. (Dediki):
Bize Muhammed b. Ebî Hafsa ile Zem'atü'bnü Sâlİh rivayet ettiler. (Dedilerki):
Bize İbni Şihâb, Aliyyu'bnü Hüseyin'den, o da Amr b Osman'dan, o da Üsametü'bnü
Zeyd'den naklen rivayet etti ki, Usâme şöyle demiş :
«Yâ Resûlallah! Yarın
Allah dilerse nereye ineceksin? Bu konuşma fetih zamanında olmuş. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
— Akîl bize ev nâmına
bir şey bıraktı mı ki!?., buyurmuştur.»
İzah:
Bu hadîsi Buhâri hacc,
cihâd ve meğâzî bahislerinde, Ebû Dâvûd ve Nesâî, «Hacc» bahsinde, İbni Mâce,
«Hacc ve Ferâiz» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Ribâ': Rab'ın cem'idir.
Rab' : Bir kavmin mahallesi ve menzili demektir, Dâr'ın cem'i olan Dûr kelimesi
dahî aynı mânâya gelir. Bu takdirde iki kelimenin birbiri üzerine atfedilmesi
ya te'kîd içindir yahut râvi öylemi veya böyle mi dediğinde şekk etmiştir.
Akîl ile Tâlibin
mirasçı olduklarını bildiren ifâde sonuna kadar râvilerden birinin idrâcıdır.
Kirmani bunun Hz. Usâme tarafından yapılmış olması ihtimâli üzerinde durmuştur.
Tâlib, Ebû Tâlib'in en
büyük oğludur. Akil'den on yaş büyüktür. Akil, Ca'fer'den, Ca'fer de Alî
(Radiyallahu anh)'dan onar yaş büyüktüler. Bu gibi hallere nadiren tesadüf
olunur. Hz. Ca'fer, Ca'fer-i Tayyar ve Zü'l-Cenâhayn diye meşhurdur. Metn-i hadîsden
de anlaşıldığı veçhile Ebû Tâlib'in vefatında Akil ile Tâlib kâfir
bulunuyorlardı. Akîl Hudeybiye'de müslüman olmuştur. Talib ise müslümanlığı
kabul etmeden ölmüştür.
Rivayete göre Ebû
Tâlib. Abdülmuttalib'in en büyük oğlu olduğu için câhiliyet âdeti veçhile
babasının bütün emlâkini o almıştı. ResûIullah (Sallalllahu Aleyhi ve Sellem)
hicret edince Ebû Tâlib'in malına da Akıl el koydu. Dâvûdî'nin beyânına göre
Akıl, Ve garabet (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile diğer Abdülmuttalib
oğullarına düşen bütün mirası satmıştı. Nitekim Mekke müşrikleri hicret eden
müslümanların evlerini satıyorlardı. Resulullah (Sallalllahu Aleyhi ve
Sellem)'in Akîl'e bir şey demeyip icraatını tasdik buyurması ya cûd-u
keremindendir. yahut Akîli İslâm'a meyil ettirmek veya câhiliyet devrinin
icraatını sahîh bulduğu içindir. Nitekim küffârın nikâhlarını sahîh kabul
etmiştir. Bazıları Ebû Tâlib mirasının Akîl sülâlesinde kaldığını, nihayet
Haccâc-ı Zâlim'in kardeşi Muhammed b. Yûsuf'a yüz bin altın mukabilinde
sattıklarını söylemişlerdir. Hz. Alî'nin torunlarından Aliyyü'bnü Hüseyin: «Biz
Şi'b'deki hissemizi bundan dolayı terkettik» dermiş. Şi'b'ın Ebû Tâlib'e âit
bir vâdî olduğunu; müslümanların üç sene burada mahsur kaldıklarını geçen
rivayetlerde görmüştük.